HABER

DR.AHMET GAŞEMOĞLU SÖYLEŞİSİ

Yeni Dünya Felsefesi Ahenkyol mu?

Dr.Ahmet Gaşemoğlu: Günümüzde Türk dünyasının ilerici değerler etrafında birleşmesi yeryüzünde süregelen küreselleşme sürecini olumlu etkileyebilir.

Gaşemoğlu, "Çok büyük memnuniyetle bu kitabın Türkiye`de basılmasını isterdim.

Mevlana`nın 'Kim olursan ol, yine gel' fikrine hayat vermeliyiz."

“Ahenkyol” felsefi ekölünün yaratıcısı filozof, bilim adamıAhmet Gaşemoğlu`yla söyleşi...

- Biraz Türkiyeli okurlara kendinizi tanıtır mısınız?

- Azerbaycan'ın Nahçıvan bölgesinde doğdum. Yaşım 60 - ı geçti artık. Bakü Devlet Üniversitesi matematik bölümünden mezun oldum. Sovyetler döneminde, yetmişli yıllarda, matematiğin sosyolojiye uygulanması konusunda çalışan ilk uzmanlardan biriyim. Bu alanda doktora yaptım. İki uluslararası kurumun profesörüyüm. 130 bilimsel, 1000 - den fazla edebiyat üzerine makalem yayınlandı. Birkaç bilimsel merkezin, 1992 - 1997 yıllarında Azerbaycan Parlamentosu Bilimsel araştırmalar Enstitüsü'nün başkanı görevinde çalıştım. Şairim. İki uluslararası edebi ödül aldım. Şiir kitabım Moskova'da da yayımlandı. Şiirlerim onbeşten fazla dile çevrildi. 8 şiir, 5 bilimsel kitabın yazarıyım. Şimdi Azerbaycan Milli İlimler Akademisinde çalışıyorum. İlimle oldukça ciddi bir biçimde uğraşmaktayım. Yarattığım “Ahenkyol” felsefi ekölü şimdi başka ülkelerde de başarıyla yayılmaktadır.

- Siz kendinizin de belirttiğiniz üzere "Ahenkyol" isimli bir felsefi ekölün yaratıcısınız. Nedir “Ahenkyol”?

- “Ahenkyol” felsefi ekölü Sümerlerden bu yana uyum konusunda tasavvurları genelleme, modern felsefi bakış prizması, doğu ve batı felsefesinin, dini kitapların bilimsel mantığını, modern sosyoloji biliminin metodolojilerini dikkate alarak düzen teorisinin yardımıyla oluşmuş yeni bir bilim dalıdır. Bu bilimin somut postulatları vardır. Ahenkyol birçok felsefi kategori ve kavramlara yeniden bakmakla, onları yeniden isimlendirmekle tam yepyeni bir bilimsel pradigma temelinde biçimlenmiştir. Düzen teorisi ve uygulaması matematik, modern bilgi teknolojileri genelinde yeni araştırma yöntemleri sunmaktadır. Laik bir felsefi eköl olan Ahengyol felsefi ekölü yalnız bilimsel, rasyonel bilgiler değil, hem de rasyonel olmayan, bilinç üstü faktörleri, onların belirtilerini dikkate alarak daha kapsamlı araştırmalar yapmağa olanak sağlamaktadır .

Tüm evren vahdette olan, sonsuz boyutlu bir organizma, yeni vücuttur. Dünya gezegeni, bu gezegendeki her bir varlık bu evrenin bir parçası ve zerresidir. Evren milyon yıllardır, ahenk prensibiyle var olmaktadır. Evrenin varolmasının, gelişme ve çalışmasının temel ilkesi ahenk prensibidir. Sonsuz hiyerarşik düzen olarak nitelendirilen evrende her küçük düzensizlik, düzendeki yaşanan herhangi ahenk ihlali, bu düzenin içinde bulunduğu daha yüksek tertipli düzenler tarafından ortadan kaldırılnasına, tekrar restore edilmesine birer sebeptir. Restorasyon süreci yeni parçalanmalara, çelişkilerin ortaya çıkmasına neden olabilir. Ama tüm bu çelişkiler de sonunda ahenkin oluşmasına bir vasıtadır. Ahengin bozulma derecesine bağlı olarak bu restorasyon az veya uzun sürede gerçekleşebilir. Restorasyon mümkün değilse ahengi bozulmuş düzen, yüksek tertipli sistemler tarafından iptal edilir, yani ortadan kaldırılır. Bu nedenle evrenin her yerinde, hem de dünya gezegeninde her varlıkta yaşanan süreçler ahenk ilkesinin ihlali durumunda başarılı olur. Geriye kalan durumlardaysa çatışmalar gittikçe derinleşmekte ve er ya da geç bu varlığın imhasına neden olmaktadır. Herhangi karakterli bir toplumda da her bir kazanılan başarı o toplumda yaşanan süreçlerin genel ahenk ilkelerine ne derece uygun olmasıyla alakalıdır. Evrenin bir parçası olan toplumda yaşanan süreçler evrenin varoluş, gelişim ve çalışma prensibi olan ahenk prensibine uygun sürdükçe sürekli başarıya ulaşmak mümkündür. Diğer durumlardaysa başarı elde edilse bile sürekli olmayacaktır. Belli bir süre sonra başarısızlık başlayacaktır.

“Ahenkyol”`un oluşmasında kullanılan temel bilimsel teoriler: 1) Ortaçağ doğu felsefesi, tasavvuf; 2) Dini kitapların felsefi tarafı; 3) sistem teorisi; 4 ) Parsons'un işlevsel - yapısal teorisi.

2011 yılının Temmuzunda Lütfizade bu bilimin geniş tezlerini Koliforniya Üniversitesinin BİSC sitesine koyduktan sonra ahenkyol felsefi ekölüne ilgi bir hayli arttı. Şimdi Amerika'da, Rusya'da, İtalya'da, Pakistan'da, Güney Kore'de, Japonya'da Ahenk ekölüyle ilgilenen uzmanlar var. Bu ülkelerde ahenkyolla ilgili makaleler çeşitli dergi ve sitelerde yayınlandı. Bu alanda yeni kitaplar üzerinde çalışıyorum. Yakında kitaplarımın Azerbaycan'da ve Amerika'da yayını bekleniyor.

Ahenkyol ekölü şimdiye kadar gelmiş geçmiş felsefi akımlardan hangi yönleriyle değişiklik sergilemektedir?

- Ahenkyol şimdi ortada olan felsefi akımların hepsinden farklıdır. Ortada şimdi insanı evrenin, kozmoorganizmanın bir parçası olarak gören Sümer - Babil felsefesi, insanı doğanın bir parçası olarak gören Çin felsefesi, dikkati insanın kendi bedenine yönelten Hint felsefesi, rasyonel bilgileri öne çeken Yunan felsefesi mevcuttur. Ortada dünya düzeni - hak dünyası hakkında vahiylerle biligiler alan dinlerin, imanın temelindeki ilahi düzen felsefesi var. Ortada imanın yanında idraki da görmek isteyen, bu alanda ciddi gelişmeler elde etmiş ortaçağın İslam - tasavvuf felsefesi var. Dini bilgileri gereğince dikkate alamayan, daha çok pragmatismden kaynaklanan batı felsefesi, tamamen maddi aleme dayanan materyalizm felsefesi var. Şimdi de bir sözde - kusurlu bilimlerin bileşiminden oluşan sinerji felsefesi var. Ne var ki, tüm bu bilgiler temelinde çağdaş kusurlu felsefi bakış açısı oluşmuştur. Bu felsefe küresel güçlere yanlış yol göstererek doğal tarihi süreç olan küreselleşmenin evren için yararlı olmasına engel olarak kalmaktadır. Birisi yeryüzünün artık tükendiğini söylüyor, birisi nüfus artışının önüne geçmek için yanlış yollar öneriyor, birisi uygarlıkların mutlaka çatışmasının önemli olduğunu düşünüyor vb. Dikkatlice baktığımız zaman, tüm bu felsefi düzenlerin hepsinde evrenin varoluş prensibi olan ahenk ilkesi bu veya başka derecede gereğince dikkate alınmadığını görüyoruz. Eski felsefelerde buna mitolojik - mistik faktörler daha çok engel olduğu halde, günümüz felsefelerinde ahengin dikkate alınmasına siyasi, maddi, ideolojik çıkarlar izin vermiyor. Ama nasıl derler, evren bu yanlışlıklar yüzünden zor günler geçiriyordur. Evrenin kurtuluşu sadece ve sadece kendisinin sahip olduğu samanyolunun varoluş, gelişim ve çalışma yasaları olan ahenk yasalarıyla etkileşim içinde olmasıdır. Ahenkyol bu sürecin prensiplerini ortaya koyan yeni felsefi bir eköldür.

- Modern bilim adamlarının büyük çoğunluğu dünya ilimlerinin yunanlılardan kaynaklandığını iddia ediyor. Bu yanlıştır. Yunanistan'a bilim Sümer kültürünün etkisi

Felsefi ekölünüzde ahengin kırılmasını anlatıyorsunuz. Peki bilimin uyumu, daha doğrusu, insanlığın gelişme ahengi ne zaman kırıldı?

altında oluşmuş Mısır'dan geçmiştir. Bu tarihi bir gerçektir ki, her zaman büyük Yunan ilim adamlarından birisi olarak tarihe geçmiş Pisagor gençliğinde - 35 yaşında ( M.Ö. 535 yılında ) bilge birisi, dünyevi ilimlere derinden vakıf olan Samos hükümdarı Polikret`in ricası üzerine Mısır'a gitmiştir. Uzun süre onu henüz hazır olmadığı için medyumların ve asillerin eğitim aldığı, öğrenim gördüğü halde okula almadılar. Sadece uzun bir hazırlık dönemi geçtikten ve tüm ayinleri öğrenddikten sonra ona bu okulda ilmin derin sırlarını öğrenmekçin izin verdiler. Böylece, Pisagor Mısır'da öğrendiği bilgiler hesabına Yunanistan'da kendi okulunu kurdu. Platon dönemine kadar bu böyle olmuştur. Platon kendisi de bir süre Mısır - Babil felsefesini öğrendikten sonra Yunanistan'a dönmüş, kendi Akademya`sını yaratmıştır. Yunanlılar kendi bilimsel düzenlerini yarattıkça bilimsel araştırmalarda evren bağlanğıcını, Kozmik faktörünü yavaş yavaş unuttular. Bu parçalanma öyle Pisagor okulunun "matematikciler" bölümü oluştukça yaşandı. Aristo döneminde, laik bilim kendi dikkatini daha çok rasyonel faktörlere yöneltti. Rasyonel alem bilimin dikkatinden kenarda kaldı ve böylece bilimin uyumlu gelişiminde bir kırılma olayı yaşandı. Ortaçağ'da İslam`ın eğemen olduğu Doğu`da yeni bilimsel Rönesans gerçekleştiği 8-12 yüzyıllarda bu eksikliklerin ortadan kaldırılması için belli adımlar atıldı. 13-14 yy.da dünyevi ilimlerde dikte doğudan batıya geçtiğinde ilimde ikinci kırılma olayı yaşandı. Doğu'da oluşmakta olan laik bilimler kendi kaynaklarını dini kitapların dünya düzeni hakkında kodlaşmış bilgilerinden, basiretten, evrenle iç dünyasının ilişkilerini güçlendirmekle, evrene ibret almak için bakıyordu. Doğu ilimadamları genelde varlığın anlamını bilmek için gereken tüm bilgilere ulaşmağa çalışıyorlardı. Bilimdeki her bir yargının, mantığın, formüllerin, rakamların arkasındaki gizemli alemleri de idrak etmek için uğraşıyordu. Laik bilim alanındaki bilgilerini salt hayattaki, toplumdaki ilişkilerde tartmak istiyorlardı. Kalp aleminiin inceliklerini duymak istiyorlardı. Batılı çevrelerse doğudan bilimin adeta maketini aldılar. Dikkat daha fazla rasyonel mantık üzerinde yoğunlaştırıldı. Dini ktabların potansiyelini, vahyin, ilhamın, basiretin mahiyetini gereğince duymayan batı ilimadamları bilimi daha çok pragmatik amaçlar için kullanmağa yöneldi. Böylece, 14. yüzyılda bilimde ikinci kırılma süreci yaşandı. 17 yüzyılda bilimler çeşitli alanlarda parçalanarak, öbür alanları dikkate almadan, bağımsız bir biçimde gelişmeğe başladı. Sonuçta fizik bilimi insanları nükleer, kimya kimyasal bilimsel çevresel, biyoloji bilimsel genlerin değişmesi, iktisat ilmi sermaye mücadelesi vb . gibi sorunların içine soktu. Yalnız “Ahengyol” felsefi ekölünün gerekli düzeyde gelişmesi bu kırılmaları ortadan kaldırabilir.

- Sizin bu felsefi ekölünüzün Türk dünyasında yeri nerededir? Türk - İslam felsefesinin bir bölümü olarak düşünmek mümkün mü?

- Ahenkyol hiçbir felsefenin bölümü değildir. Bağımsız, yeni bir felsefedir. Ama Türk - islam, tasavvuf felsefesinin değerleri üzerinde kurulmuş bir felsefedir.

Tüm halklar, genelde yeryüzü için oldukça önemli olan Ahengyol günümüzde Türk dünyası için oldukça önemli bir felsefedir . Türk dünyasının gelişiminde oldukça önemli bir rol, misyon üstlenebilir. Türk dünyasının derin potansiyelini düzene sokmak onu yeryüzünü şimdiki felaket girdabından çıkarmak için bir araç olabilir. Türk düyasını küreselleşme sürecini daha doğru değerlendirmesine, yeterli adımlar atmasına yardımcı olabilir. Dünyanın Türk dünyasının anlamını, önemini, onun potansiyelini doğru değerlendirmesine imkanlar sunabilir. Zira, bu felsefi sistem Türk dünyasının ruhundan doğmuştur. Türk ruhunda ahenge yakınlık oldukça fazladır.

Sümerleri de Türk'e daha fazla yaklaştıran Sümerlerin kendilerini evrenin bir parçası olarak görmeleri – ahenkle hareket etmeleri olmuştur. Sümerlerle Türkleri onların dillerinden daha çok ahenge ayarlanmış kalp alemleri, iç dünyaları bir birlerine yaklaştırmıştır. Türk'ün en büyük potansiyeli, yeryüzüne genellikle yararlı olan yönü onun ruhundaki ahenktarlığa doğru gitmesidir. Biliyor musunuz, tarih boyunca neden Türkler İslam dininin sancağını taşımışlardır? Çünkü, genel olarak ahenge çağrı dini olan İslam dininin temel potesialı olan ahenk ilkesi türklerin ruhundakı ahenkle çok yakındı. Türkler bu ilke karşısında yabancı çekmemişlerdir. Dikkat ediniz, Türk dünyasında İslam'ın daha ilerici, daha modern tarafları hep varolmuştur. Başka İslam ülkelerindeyse bu ahengi gereğince hissetmemek daha fazla cehalet doğurmaktadır.

Günümüzde Türk dünyasının gelişimi ruhsal açıdan kimi yabancı felsefelerin yardımıyla sağlanmak istenmektedir. Başka anahtar kilitli kapıyı açmadığı gibi, bu felsefeler de Türk dünyasının kapalı kapılarını sonuna kadar açamadı. Ahenkyol Türk dünyasını tüm yeryüzünün gelişimine yardım edebilecek bir hale dönüştürebilir. Aslına bakılırsa bu hep Türk'ün tarihi hedefi olmuştur. Şimdiki uygarlığın en büyük mimarlarından olan Türk dünyasının bu hale gelmesi yeryüzünde doğal ahenk yaratmak açısından da yararlı olacaktır. Türk dünyasının içinde doğal uyumlu ahenk sağlanmadıkça yeryüzü siyasi, manevi, ekonomik çalkantılar içinde sağa sola savrulacaktır.

- Herkesin bir kendine has Türk dünyası modeli var. Peki, ya Ahmet Gaşemoğlu nasıl bir Türk dünyası hayal ediyor ?

- Yukarıda söylediklerimi dikkate alarak, günümüz Türk dünyası, yeryüzünün gelişimine yardımcı olacak kendi kalkınması uğrunda ciddi mücadeleye başlamak zorundadır. Türk dünyası yeryüzünde ahenk taşıyıcı, ahengin sancaktarı olmalıdır. Bu alanda onun tarihi deneyimi, kan ve soy hafızası, hayat deneyimi diğer halklardan daha fazladır. Şimdi bir takım süper güçlerin iddiasına dönüşmüş, onları kendi yörüngesinde döndüren Cihangirlik düşüncesinin ne kadar boş ve anlamsız olduğunu herkesten çok idrak eden, bu alanda defalarca ders alan hep Türkler olmuştur. Bu nedenle günümüzde Türk dünyasının ilerici değerler etrafında birleşmesi yeryüzünde süregelen küreselleşme sürecini olumlu etkileyebilir

- Küreselleşen dünyada Türk'ün felsefi fikri onu ayakta tutmak için neler yapabilir ve neler yapmalıdır ?

"

- Türk bir zamanlar dünyaya - doğuya, batıya kılıçla, atla gitmiştir. Şimdi felsefeyle gitmelidir. Gitmek zorundadır. Yeryüzünün, evrenin şimdi doğru felsefeye daha çok ihtiyacı var. Bu alanda - doğru felsefe alanında Türk'ün potansiyeli herkesten fazladır. Bir zamanlar Türk fesefesinin yarattıkları insanlığa yeterince anlatılmamış. Bu, aslında tüm doğunun belasıdır. Doğu bilgesinin topluma tanıtılması mekanizması her zaman zayıf olmuştur. Batı bu alanda doğudan daha üstün vasıflara sahiptir. Batı'da felsefi düşünce akımlarının topluma tanıtılması mekanizmaları daha başarıyla yaratıldı ve işlendi. Doğu'daysa, bilge bir sözün şiirselleşmesine, özel bir metaforla söylenmesine daha çok önem verilmiş, ondan yararlanmak mekanizması hep zayıf olmuştur. Bu anlamda Türk tarihi, Türk kültürü, edebiyatı kendisinden geriye sır dolu, gizemli, kapalı kutular, bohçalar bırakmıştır. Bize düşen o bohçaları, kutuları açmak, elimizde olan entellektüel olanaklarla o bohçalar, o kutular aracılığıyla tüm yeryüzüne ışık yaymaktır. Zerdüşt, Korkut, Yasevi, Hakani, Nizami, Mevlana, Yunus Emre, Nesimi, Nevai, Fuzuli, Farabi, İbn Sina, Sühraverdi, Tusi, Bakuvi ve onlarca başkalarının hikmet doruklarını, hikmet potansiyelini evreni kendi girdabı içinde sürükleyen felaketlerden kurtarmağa yöneltmeliyiz. Mevlana`nın "Kim olursan ol, yine gel" fikrine hayat vermeliyiz. Tüm dünyaya "Türkler ve Türk olmayanlar" diye değil, "dünya ve Türkler" çerçevesinden bakmalıyız.

- Türkiye okurları ne zaman tanışacak “ahenk yol” felsefi ekölüyle?

-2011 yılında Türkiye'nin İstanbul, Sakarya Üniversitelerinde, Beyoğlu Öğretmenler Evi`nde, 2013 yılındaysa Eskişehir`de, Osman Gazi Üniversitesi'nde Ahengyol teorisinin başarılı tanıtımları gerçekleşmiştir. "Ahenkyol bilimine giriş" isimli monografim 2008 yılında Bakü'de yayınlandı . "Ahenkyol Bilimi" isimli kitabımsa Azerbaycan türkçesinde yayına hazırlanıyor. İnşallah bu sene Bakü'de ve New York'ta yayınlanması bekleniyor . Çok büyük memnuniyetle bu kitabın Türkiye`de basılmasını isterdim. Bu alanda Türkiye'deki yayınevlerinin önerilerine açığım.

Söyleşi: Oktay Hacımusalı